29.10.10

yok melankoli krizi değil bu

hava tam zuhal olcay'lık
hava tam yağmur.
hava 1993
albüm oyuncu.

hava aslında biraz ayrılık.

yağmur ve ayrılık

27.10.10

nasıl anlatsam ?

çalışma tempoma geri döndüm.
kapımdan araç almaya geldiğinde Ayşegül Aldinç'in yeni şarkısı O Kız çalıyordu.
sonra birden bire birkaç gün önce kendimi kollarında en yakın hissettiğim Öz'le yine aniden dinlediğimiz Hümeyra Nasıl Anlatsam çalmaya başladı.

koltuğuma uzanmış, iş sahasına doğru yol alırken bir söz öyle buruk hale getirdi ki.
"Sabahın ilk çiğ tanesini bir bakışta görmeyi nasıl anlatsam." dedim. dedim. diyemedim. kaldım öylece. film şeridi senfonisi olmadı. sadece minik minik özetler geldi kucağıma. sevdiklerim,yitidiklerim,benimle olamayacakları düşündüm. onlarla ilgili nasıl hissetiğimi onlara iyi bir şekilde anlatamadığımı farkettim.

yer altındakileri, yer üstündekileri düşündüm. kayan bütün canlı,cansız yıldızları düşündüm.
üzülmedim. buruldum biraz. telefonuma sarılıp tüm çılgınlığımla geçmişimdekilere o çiğ tanesini anlatmaya sarıldım. sonra hatırladım. anılarımla birlikte telefonum çalınıp gitmişti zaten.

o an üzüldüm.
anlatmaya bile iznim yoktu.

"bir kösede durup dinlenir gibi
acelesiz ve rahat sevmeyi
nasil anlatsam"

diye bittiğinde şarkı, bu sefer üzüldüm. gözlerim doldu.
başkalarına karşı başaramadığım tüm duygusallığım geçmişim için ortaya çıktı.
pişmanlıklarımın olduğunu çırılçıplak hissettim.
çeliğin suyla delindiği andı işte o.

aklıma birkaç an geldi.
aralık ayında bir uçanev günü.
çingenede gözler dolu özlem dolu anlatış.
ağustos ayında farklı coğrafyada aynı gökyüzüne bakmayı.
...
hatırladım.

insan gibi sevmeyi nasıl anlatsam diye düşündüm.

sonra beni bu kadar duvarlı yapan şeyleri düşündüm.
kendimi haklı bulmak adına. buldum.
sadece diyebildiğim,
geçmişimden gelen Öz'e şükürler olsun.

25.10.10

gasp : gergin,asabi,sinirli.polis


bu ülkeden artık nefret ediyorum.önceden sadece rahatsızdım.

haftasonu, sabaha karşı beyoğlu'ndan eve dönerken biri yanaştı.sağ böbreğimde bir sertlik. sesimi çıkartamadım. kafam -fiziki,pskikolojik- normal değildi. başladı beni sürüklemeye. insanlarla göz kontağı kurmaya çalıştım.herkes gözlerini kaçırdı. bir ara sokağa soktu. üstümü başımı ellemeye başladı. debelendim.
boynumda soğuk bir metal.
durdum.
elini montumun cebine soktu.
telefonum ve paramı aldı.
beni hareket etmeye çalışırken .
beni ittirdi
ve
kaçtı.
kovaladım.
kayboldu.

hızla istiklaldeki polislere gittim.
onlar birbirlerine göndererek başlarından savmaya çalıştı.
en sonunda birisi beyoğlu karakolu'na gönderdi.
gittim.

yine kat kat dolandırdılar.
en sonunda 4.katta muhatap bulabildim.
derdimi anlatmaya başladım.
peşinden sorular.
tekrar tekrar anlattım.
en sonunda rütbeli olan
neden gasp ettirdin diyerek
beni bir kere daha beynimden vurdu.
o an boşaldı elim ayağım.
çirkinleşmeye başladım.
benden daha çirkin olduklarını ispatladılar.
beni aldılar olay yerine götürdüler.
her şeyi bir kere daha anlattım.
1 mt ötedeki güvenlik görevlisinide sorguya çektiler.
adam " görseydim de susardım." diyerek görev tanımını onu bıraktım vatandaşlık görevini nasıl büyük bir başarıyla ve ustalıkla yerine getirdiğini ispatladı.
ardından tekrar karakol.
imalar.tavırlar.
her yerimin tekrar tekrar tekrardan aranması.
çıktığımda pişmandım.

keşke direkt eve gitseydim.
niye polise gittim ki.
kendimi madur hissederdim.
şimdi kendimi sadece orospu gibi hissediyorum.
çünkü o saatte zaten sokakta olmam bunu gerektiriyor.

bu profesyonel çalışmalarından dolayı bir kez daha türk polisini gözlerim dolu bir şekilde ellerim kanayana kadar ayakta alkışlıyorum.

benim ülkeyi terketme fikrimde tamamen kendi dengesizliğimden.
yoksa piyangodan bahtımıza çıkan hep pembe lolipop tadında olaylar.

NOT: bıçak boynumdayken aklımdan,
RC'yi ne kadar sevdiğim
ailemin en üst şey olduğu
eski sevilene yeterince açıklama yapamamış olmanın pişmanlığı
çok genç olduğum
çok geç olduğu.
ve birkaç şey daha
geçti.
gitti.

geçti gitti.

12.10.10

kış

bu karaktersiz mevsimler içerisinde en asil olan mevsim: kış.

seni çok seviyorum. benim kadar seviyorum seni.

bu yazıyı yazmam her ne kadar baltalansada şuan bu yazıyı yazıyor olmak bana huzur veriyor.
bugün yepyeni bir nefesim var.
artun'dan bir piyano eseri.
capcanlı.
tam kış.
hareketli.
soğuk.
sevgisi dozunda.
sokula sıkışma isteği uyandırıyor.
sizlerle paylaşmak isterdim.
ama olmaz.




üşüyüp sevişme isteğidir kış.


çırılçıplak bir battaniye, ekose-bol yünlü-tüylü-kalın, içinde sigara içmektir.
öyle diyor eser.

kış en kalın ve en tiz tonların dinlenme mevsimidir.
diğer mevsimlerde bu sesleri asla duyamazsınız.
Asla.

**
Senin nefesini daha iyi soluyabiliyorsam sayın Öz bu kış yüzündendir. Üşümek sana olan aşkımı daha da kabartıyor.
Puf.
**

biraz kendime bakacak olduğumda

ve bu kış gelirken farkediyorum,
geride kalanlar iyiki ordalar.
çok huzurluyum.
bir şeyleri özlüyorum. güzel.
ama ötekileşenleri ...
güçlü hissediyorum çok.
dünyanın tüm güçleri benim elimdeymiş gibi.
süper kahraman gibiyim.
kendini kurtaran süper kahraman.

..

yüzüme vuracak sert rüzgarları dört gözle bekliyorum.
kendime sarılmanın yadırganmadığı anlar gelecek.
yine ben ben olacağım.
iki kişilik yalnızlıkta,bir kahve biraz tütün.
sıyrık gülüşler.
ve yarabandı verenin olmadığı bir kış.
acıtacak daha çok.
çok hoş.
bırak kanasın diye içimden geçirmeyeceğim.
nasıl olsa dinecek.
izi kalsın.
kim farkedecek.

biliyorum kış bana ibiza güneşi gibi gelecek.
hele bu melodiyle.

tam bir fransız kışı bizi bekliyor gibi.
biraz sepya
biraz sarhoş
biraz yalnız
biraz dolu
belki biraz da çıplak.

belki bu notalar birinin tenine söylenecek.

**
bir hayalim vardır hep.sevgiliyle sarılıp istiklalde kahveyle ve kışla yürümek.sarmaşdolaş böyle.
ne kadar körmüşüm. toymuşum.
aslolan, kendimin kahve alıp kışla yürümesiymiş.

**
bütün güzel insanlar çirkinleşir,
çirkinleşenlerle yollar ayrılır.
en çirkinle yollar hep kesişir.
çünkü kış hepsini...
**


neden bilmiyorum,
ki gerçekten bilmiyorum
keza bilsem de farketmez,


o kadar mutluyum ki.

keşke adım kış olsa.

1.10.10

Bak Blog !

sana yazmadım güzelim çünkü çok yoğundum.

demek isterdim.ama çok yoğun değildim. kafam bulanıktı.

staj yaptım. içim yarıldı.
geldim stajdan bir ambale,bir dumur haller. dedim boşversene !

kafam çok karışıktı.bir şeyler yapmam gerekiyordu. aradım taradım a ah yok.bulamadım.

önce bir arkadaştan organizasyon teklifi geldi. kabul ettim. munchen-salzburg volkswagen organizasyonu. tabiri caiz, eşşek gibi çalıştım. memnun bıraktım kendimi. şimdi düşünüyorum hayatıma bu kadar sıkı sarılsam pırlanta gibi adam olurum. en azından adam olurum.

neyse konu bu değil.

sonra türkiye'de işler yaptık. böyle rütbeli falandım. hoştu.
şimdi onlarlayım.
tercih yaptım.
iyi hissediyorum.
kaygı maygı da kalmadı.

Arada Zagreb'e gidip geldim.Apple organizasyonunu yönetmek için.

3saat sonra havaalanında olmalıyım.Marmaris'e oradan Yunan Adaları'na ( Rodos, Santorini,Mykonos) geçeceğim. Audi için.

dönüşte beni Paris bekliyor.

Bu hafta bir iki okula gittim. O kadar silmişim ki,... Çok sıkıldım. Bitirmişim okulu kafamda. Yok yani bakıyorum insanlara ı ıh yok tahammül mümkün değil.

Görüncü alt üst yan yön devreleri diyorum ki benim geleceğimle sizin gelecekleriniz ayrılmış bebeklerim. Sen daha staj yapma niyetindesin.Biraz geç kalmadın mı ?

Sonra şaşırıyorsun alttan dersim olmayınca.Her şeyin zamanı var. Gördün mü beni sınav döneminde gecelerde kaybolurken ?? Karşımdakine kızıp ders çalışmadığımı ? Görmedin.
Ellerim yerinde en havada, yerinde dirsek çürüttüm.


Ama pis kanı akıtmak için ucuz kişilerle uğraşmadım değil, saçma hırslarım oldu. Törpülendim. Geride kaldı her şey.Cuma cumartesi çıkmalarım var bir tek. Diğerlerinde dağıtmıyorum kendimi. Vaktim yok zira. Üniversite başlarında yapıldı keza !

Bugün Öz'le görüşünce farkettim biraz kendimi. Çok dingindim blog. Böyle adamakıllı dedikodu bile yapmadım.

Sadece minik bir özlem itirafı detaydı o kadar.

Ayrıca şuan buram buram Aysel Gürel özlemi çekiyorum. Utanmasam ağlayacağım şerefsizim.
Keşke ölmeseydin Aysel.